27 Şubat 2016

27

      Yeni yılla birlikte ilk defa düzenli olarak ajanda kullanmaya başladım. Daha önce de hep alırdım ama ilk aydan sonra yazmayı bırakırdım. Kullanmaya başlamamla birlikte zaten bildiğim bir durumu daha net bir şekilde görebildim: Hayat bizim planlarımıza uymuyor. Hatta biz plan yaptıkça arkamızdan gülüyor:O).

      Bu hafta sonu için planımız mesela, annem ve kayınvalidemle birlikte teyzemdeki güne gitmekti. Bunu uygun görmedi hayat ve onun yerine cuma gecesi anjio olacak annen, cumartesi de sen onun doktoruna falan gidip, ona evde eşlik edeceksin dedi. Anjio sonuçları iyi çıkınca seve seve kabul ettik bunu da. Bu kadarla kalsın geçsin dedik.

      Hayat o kadar hızlı, o kadar stresli, bazen de o kadar saçma sapan şeylerle geçiyor ki, küçük hatırlatmalar gerekiyor belki de, neyin önemli olduğunu anlayabilmek için. Mesela perşembe gecesi, belimde ağrı vardı, üşütmüşüm büyük ihtimalle, keyfim yoktu pek, erkenden yattım. Gece boyunca uyanıp durdum, her sağdan sola dönüş, işkence gibiydi. Sabahın üçü gibi ise kalkıp bir su içeyim dediğimde, hareket ettikçe canım acıdığından yerimden kalkamadığımı fark ettim. Kocam da daha yatmamıştı, oturma odasındaydı. Kapı kapalıydı, seslensem duymayabilir diye düşündüğümden, yatağın öbür ucundaki telefona uzanmaya çalıştım ama bu da ayrı bir acı kaynağı oldu. Biraz da uyku sersemliği yüzünden belki de kalkamadım, telefona da uzanamadım. Seslenmedim de. Bana yarım saat gibi gelen ama aslında muhtemelen beş dakika kadar süren bir sürünme, uzanma, dönme çalışması sonucunda telefonu alabildim. Kocamı çağırdım ama aslında yardımına bile ihtiyaç duymadan doğrulabildim. Sonra sabaha kadar koltukta yarı oturur pozisyonda uyur uyanık bir gece geçirdim.

      Yine de iki gün kas gevşetici içtikten sonra bugün normale döndüğümde diyorum ki her şey böyle en fazla bir iki ilaçla geçsin, bitsin daha beterleri yanımıza bile uğramasın.

     Bunun dışında bir önceki hafta ablam buradaydı. Aslında bunu uzun uzun yazmak istiyordum. Özlemişim çünkü kendisini. En son eylülde gelmişti. Beş ay olmuştu görüşmeyeli. Bu sefer bir hafta yerine on gün kadar da kalınca üç izin günümü beraber geçirme şansımız oldu ve iş çıkışı da hemen her akşam beraberdik. Bol bol konuştuk, gezdik, eğlendik, annem yine bir gece hastalanınca üzüldük, dertlendik. Bana çok iyi geldi:O).

      İş yerinde arada güzel günler, bol bol koşuşturmalı, sorunlu, oh bugünü de atlattık dediğim günler de geçirdim. Kitap okumaya devam ettim ve yenilerini alabilmek için kitap sayfalarını gezdim. Çikolata yedim bir de canım istedikçe. Arada bloglara göz attım ama ne kadar sık yazmak istesem de biraz yine arayı açtım.

     Yine görüşmek üzere...


8 Şubat 2016

26

Çok uzatmışım arayı. Bilgisayarı neredeyse hiç açmadığım için  doğal olarak blog yazmadım ve okumadım. Ama bol bol kitap okudum. Ayda on beş taneyi buluyor okuduğum kitaplar televizyon izlemeyip, bilgisayara da takılmadığım zamanlarda. 

Biraz romantik serilerden okudum. Biraz yeni kitaplar aldım. Biraz da bir kenarda bekleyen "okunacaklar" dağımı eritmeye çalıştım.

Yeni yılın son günü yazmışım en son. Yıla başladık. Bir buçuk ayı da bitiverdi bile. İş güçte bir değişiklik yok. Yoğunluk, bazen stres, bazen iyi, bazen kötü. 

Bugün izin günümdü. Dinlendim, okudum, temizlik yaptım. Bir iki satır da burada yer alsın istedim. Söz, bundan sonra daha sık uğrayacağım.

Yine görüşmek üzere...